17 Ocak 2018 Çarşamba

SUSIE MACMURRAY

GARİP MEYVE... 

AKBANK SANAT 


Akbank Sanat 25. yıldönümü kapsamında İngiliz sanatçı Susie MacMurray 'i ağırladı. Küratörlüğünü Hasan Bülent Kahraman'ın yaptığı serginin ana teması, sanat-kadın ikilisinin bütünleştirilerek eksik ve tamamlayıcı unsurların irdelenmesini konu almakta. Sanatçı, insana tanıdık olanın yabancılaşmasını, yakınken uzak olanı, insan ve bilinç dışını mit ilişkileriyle kurulan bağ ile aktarmaktadır. 
Mitler, insanoğlunun en derin korkularını, istek ve arzularını ezoterik bilgilerle entegre ederek, imgeler oluşturmaktadır. Bu sebepledir ki sanat ve mitoloji ilişkisi önemlidir. MacMurray'in kurduğu bu ideolojik ilişki ile sanatseverlere, mitlerde yer alan kadın kahramanlar ve canavarlar, sanat-kadın ikilisi bağlamında yansıtılmıştır. 
Kavramsallığın ve mitolojinin ön planda olduğu sergi de Medusa adlı çalışma oldukça ilgi görmektedir. İzleyicinin de müdahale edip, bilinç altını yansıtabildiği eserde, güzeller güzeli Medusa karakterinin canavara dönüşmesi, gördüğü toplum baskını ve işkenceyi yansıtmaktadır. Güzelliği başına bela olan Medusa'nın Athena tarafından her bir saç telinin yılana dönüştürülmesi, eser de yılanların ayak uçlarında bulunması ile betimlenmiştir. Karakterin güzelliği, bir canavara dönüşmesine ve ayak bağı olmasına sebebiyet vermiştir. Bu sebeple sanatçının üzerinde durduğu konu ile irdelenmektedir.




Eserlerde, mitlerden yararlanılarak seçilen karakterle, kırılgan ve güçlü olabilmenin kadın üzerinden değerlendirilmesi ve ikililiklere çok fazla yer verildiği görülmektedir. 
Bu ikililiklerin, güç ve kırılganlığın imgelendiği çalışmalardan diğeri ise serginin de adını aldığı Garip Meyve'dir.


Elmaya benzerliği ile dikkat çeken eserde dikenli tel ve kadife kullanılmıştır.Yunan mitolojisinde, üç güzel tanrıçayı birbirine düşüren altın bir elmadır. Yaratılış mitlerinde geçen insanın cennetten kovulmasına sebebiyet veren yasak meyvedir. Bilinen en önemli masallarda değişim öncesi kahramanı olarak kullanılması ve Herakles'ın Altın Elma' sı gibi pek çok mite, hikayeye konu olan imge ve meyvedir. 

Kadın ile elma imgesi yan yana kullanılmıştır, bunun sebebi ise, yasak olanı, kötü olanı ve aldatmanın temsili olarak vurgulanmasıdır. Mitoslarda elma ve kadın entegrelerine çok sık rastlanmaktadır. Cezbedici, güçlü, güzel, ikna edici olan kadın elma ile betimlenir. Sanatçının mitlerden yola çıkarak üretmiş olduğu kavramsallıkta güzel-kötü, güçlü-kırılgan gibi ikililiklere rastlanmaktadır. 

''İnsan ve büyük bilinç dışı, insan ve ortak bilinç dışı, insan ve söylemleri, insan ve gerçeği: Garip Meyve ! '' (Kahraman, 2018) 10 Mart 2018 tarihine kadar Akbank Sanat'ta görülebilir. 

24 Kasım 2017 Cuma

İSMAİL ATEŞ RESİM SERGİSİ Evren Tasarımları-Kainat Formları

İKÜSAG

Entelektüel bir tarza sahip olan İsmail Ateş,1960 yılında Göle’de doğmuştur. Lisansını 1982 yılında Gazi Üniversitesi, Resim-İş Eğitimi Bölümü’nde yapmıştır. Ardından yüksek lisansını 1988 yılında Hacettepe Üniversitesi, Resim Ana Sanat Dalı olarak tamamlamıştır. 1993 yılında doktorasını Sanatta Yeterlik ile yapan sanatçı Hacettepe Üniversitesi, Resim Ana Sanat Dalı’nda vermiştir. Sonrasında araştırmalara başlayan sanatçı, 2002-2004 yıllarında New York Şehir Üniversitesi Sanat Bölümü’nde çalışmalar yapmaya başlamıştır. New York sanat ortamında dünyanın önemli sanatçıları olarak kabul gören kişilerini yakından takip etmiştir. Amerikan soyut ifadecileri hakkında çeşitli araştırmalar yaparak bunları hocalık yaptığı Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde konferans halinde paylaşmıştır. Bu konularla ilgili bir çok makale yazmıştır. Türkiye’de aldığı pek çok sanat ödülünün yanı sıra 2004’te New York’ta açtığı Design of Universe 2003-2004’de yine New York’ta açtığı Design of Universe 2010-2011 isimli kişisel sergileri çok ilgi görmüştür. Kırmızı ağırlıklı Evren Tasarımı kompozisyonlarında kendi abstre sanatının evrimini bize gösterebilmektedir. Bu kompozisyonlarındaki renk armonisi ve form ilişkileri Doğu esintilerini kullanan bir süjeye sahiptir.  


Resimlerinde, geometrik biçimler ve dengeler üzerinde kompozisyonlara yer veren sanatçı ışık-renk geçişleri aracılığıyla yaşamı görünür kılma çabasını izleyicinin görmesini amaçlamaktadır. İKÜSAG’ta gerçekleştirdiği Evren Tasarımları- Kainat Formları resim sergisi 04.10.2017-01.11.2017 tarihleri arasında gerçekleşmiştir. 


Görsel 1. Prof. Dr. Mehmet Üstünipek, Beste Üzrek, İsmail Ateş, Umay Çise Kurt, Arş. Gör. Eda Dindar

Renk geçişlerini ve renk armonisini çok iyi harmanlayan sanatçı, kişisel sergisini  okulun Sanat Yönetimi bölümü öğrencileriyle birlikte beraber kurmuştur. Titizliği ve disipliniyle işlerini ortaya koyan sanatçı, aynı zamanda cana yakınlığı ve nazik tavırlarıyla dikkat çekmiştir. Sergi düzenlemesi sırasında dikkat ettiği hususlardan birisi de ikili veya üçlü kanvasların dizilimi ve resimde hakim olan konuların ön plana çıkmasıydı. Göz alıcı renklerin birbirini boğmaması için koyudan açığa doğru bir dizilim gerçekleştirilmiştir. Mekanı saran geometri ve renklerin sadelikle birleşmesiyle hoş bir görüntünün izleyiciye sunulması sağlanmıştır

Görsel 2. İsmail Ateş, Prof. Dr. Mehmet Üstünipek

Ateş’in, insanın en temel estetik duyusuna hitap eden resimleri, insanı içine çekerek hipnoz etkisi yaratması önemli bir özelliğidir. Simetri ve asimetrinin birleşimiyle oluşan dengenin cazibesi resme doluluk katarak, gözün boşluk ve denge düzeni aramasını engellemektedir. Kendini sorgulatmayan küçüklü büyüklü geometriler, iki renk alanının ortasında beliren çizgiler ve renklerin asimetrisi bir simetriyi doğurmuştur. Sanatçının Sarı 1 ve Sarı 2 adlı serisi, sergi süresince ilgimi çekmiştir; 

Birbirine çok benzeyen işlerin arasında en gözüme çarpan seri sarılardır. Sarıların içindeki turuncudan, sarıya doğru beliren renk geçişleri benim algımda ateşi çağrıştırmaktadır.
Sıcak tonları barındıran resim, sanatçının bu işi resmederken ki ruh halini izleyiciye rahat bir şekilde sunmuştur. Keskin çizgilerin boyuna uzanması ve renk armonisiyle birlikte birleşimi, aynı zamanda tablonun dikdörtgen boyutu benim göz zevkimi oldukça tatmin etmiştir. Çizgi ve kontürlerin yoğunluğunu seven biri olarak, net çizgilerin bende uyandırdığı tatminlik ve haz duygusunu sanatçının işlerine bakarak gözlemleyebilmekteyim. Tamamlayıcı renk olarak kullandığı mavi tonu, göz yorgunluğunu azaltmaya yönelik kullandığını düşünmekteyim. 

Genel olarak bakıldığında tüm işlerini benzer bir tarza oturtmuş olan sanatçı, insanoğlunun içinde barındırdığı denge ve simetri duygusuna nokta atışı yapmaktadır.


 İKÜSAG. Evren Tasarımları-Kâinat Formları, İsmail Ateş http://www.ikusag.com/detay.php?master=182




‘‘ARTİST 2017’’

27. İSTANBUL SANAT FUARI


Ütopya teması ile karşımıza çıkan Artist 2017'de7 ve 8 no’lu salonlarında üniversiteler, kurumlar ve bir çok galeri yer almıştır. 


4-12 Kasım 2017 tarihleri arasında gerçekleşen sanat fuarında Sanatçı Onur Ödülü Nur Koçak’a, Sanat Tarihçisi / Eleştirmen Onur Ödülü Ali Artun’a, Koleksiyoner Onur Ödülü Yunus Büyükkuşoğlu’na değer görülürken, Sanatsever Kurum Onur Ödülü ise FARPLAS’a verildi. Fuar aynı zamanda, 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı ile eş zamanlı gerçekleşmiştir.

Fuar Ütopya kavramını tarihsel, kavramsal ve güncel olmak üzere 3 şekilde ele almaktadır. Aynı zamanda Ütopya kavramının taşıdığı farklı zaman anlayışlarının siyasi boyutlarını araştırmaya açmaktadır. Kavramsal olarak Ütopya olgusuna; nostalji ve özgürlük, politika ve estetik, sanat ve tasarım ilişkileri açısından yaklaşılmıştır.

Fuarı genel olarak ele aldığımızda; geçen seneye bakıldığında heykellerin azaldığını ve yerini resim çalışmalarının fazlalaştığını gözlemleyebiliriz. Geçen senenin Umulmadık Topraklar temalı girişimindeki etkili olan fuar, bu sene biraz pasif kalmıştır. Gitgide işlerin bir seri haline geldiği günümüz modern veya çağdaş sanatında, fuarda etkili bir şekilde yerini bulduğundan bahsedilebilir. Üretilen eserlerin çoğunluğu bir güven rahatlığıyla, bilineni ve popüleri üreterek sunulduğunu gözlemlemekteyim. Bundan yola çıkarak, bu yıl ki Artist 2017’nin, tekrarlayan, aynı, ilgisizlik ve korkaklık algılarını içinde barındırdığını söyleyebilmek mümkündür. Gene de bakıldığında bazı sanatçıların özgünlüğü de ayırt edilebilmektedir . Ya da bana hitap etmeleri bu yorumu yapmama sebep olmuştur. Bunlardan bazıları ise;

1.






Hüseyin Yıldırım'a ait olan ''Şiraz''çalışmadır. Şiraz kullanılan desenden çok renk ağırlığı, yoğunluğu ve uyumu ile ilgimi çeken resimlerden biri olmuştur. Sevdiğim renk olan mor ve tonlarının resimle bütünleşmesi aynı zamanda benim açımdan dikkat çekici özelliklerden biridir. 









2.

           






Bir diğer resim ise Feyzan Alasya’ya aittir. Doğa ile iç içe olan bir kadın figüründen yola çıkarak, anaerkil bir toplumu işaret etmektedir. Kuş özgürlüğü imgeleyen bir sembol olarak bahsedilebilir ve kadının yanında kullanılması ilgimi yoğunlaştırmıştır. Doğa ana figürünü de gözlemlediğim resimde insan ve doğa iç içedir. Kullanılan pastel tonları tamamen resmin konusu ile uygunluk göstermiştir.










İKÜSAG bünyesi altında İstanbul Kültür Üniversitesi'ninde katılmış olduğu fuarda üniversite, salon 8’ de 818 numaralı alanda yer almıştır. Kurulumda ve aynı zamanda eser sahibi olarak Kültürlü bir öğrenci olarak yer almış bulunmaktayım. 


Görsel 5. Öğr. Gör. Batu Duru, Umay Çise Kurt 

Alan girişinde ilginin direk girişteki karşı duvarda olması sebebiyle ilgiye yönelik bir dizilim sağlamıştır. İşlerin desenden çok geometrik unsurlara dayalı bir kompozisyonları olması sergi düzenlemesi sırasında zorlanmalar yaşatsa da, sonuç olarak sade ve minimalist bir düzen oluşturulmuştur. İki resim bir kaide düzeni yapılarak denge kurulmaya çalışılmış, seramiklerin güvenliği için kaideler duvarlara yaklaştırılmıştır.




Görsel 6. Öğr. Gör. Batu Duru, Öğr. Gör. Alev Oskay, Yrd. Doç. Dr. Teoman Südor


Girişte göze çarpan tablolarda tercih edilen kırmızı renk dikkat çekici bir unsur olarak insanları fuar süresince yönlendirmiştir. Bu sebeple yanındaki iki iş pasif kalmış ve kırmızı tablonun etkisiyle arka planda kalarak boğulmuştur.


Tatlı küratörler ve şebek küratör adaylarıyla gerçekleştirilen kurulumda resimlerin düzenlenmesi, tercih edilen renk armonisi veya dikkat çekiciliğine göre seçilmiştir. 

Kurulumunda ve devam eden süreçlerde, hem eğlendiğim, hem öğrendiğim ve kendimi geliştirdiğim bu fuarda İstanbul Kültür Üniversitesi'nin bana sağladı imkanlar için teşekkür ediyorum. 


Kaynak: Adabul,2017. Sanata Yansıyan Ütopya/Artist İstanbul 2017 Sanat Fuarı Tüyap 4-12 Kasım http://adabul.com/2017/11/sanata-yansiyan-utopya/ 19.11.2017
Skopduyuru,2017. Artist 2017 Gerçekçi Ütopyalar 4-12 Kasım. E-skop. http://www.e-skop.com/duyuru/artist-2017-gercekci-utopyalar-4-12-kasim/580 19.11.2017

28 Ekim 2017 Cumartesi

ANALOGDAN...

ANLAR VE DEGİSİMDEN - ANALOGTAN DİJİTALE YOLCULUK

Sınıf arkadaşım ve Fulart Sanat Evi'nin sahibi ve küratörü olan Güzin Anbar ile CKM 'de (Caddebostan Kültür Merkezi) bir fotoğraf sergisi açılışına gittik. Koştura koştura yetiştiğimiz açılış, Uğur Gökhan'ın Fotoğraf sergisiydi. Anlar ve Değişim adlı sergi 31 Ekim 2017 tarihine kadar görülebilmekte.

Fotoğraf yıllar boyunca en basit haliyle anı dondurmak, anılaştırmak olarak tanımlamış, ölümsüzleştirilmiştir. Fotoğraf çekmek ise; çekilen kare ve kameranın arkasında ki kişinin görüntüde var olan halini, çeken kişinin kendi yorumu ve bakış açısıyla değerlendirmesi olarak görülür. Fotoğraf çekmek, sözcüklerin yetersiz kaldığı yerde sözcüklerin yerini alan duygusal ve açıklayıcı bir imgedir aslında. 
''Eğer hikayeyi sözcüklerle anlatabilseydim, yanımda sürekli bir fotoğraf makinası taşımaya ihtiyaç duymazdım'' (Lewis Hine) diyen ABD'li fotoğrafçı bu cümlesiyle demek istediğimi en güzel anlatan insanlardan biridir. 
İnsanı, doğayı, nesneyi ve herşeyi sevebilmek fotoğraf sanatını doğuran unsurlardan biridir. Uğur Gökhan, duygularını ve yorumunu teknolojiyle çok güzel harmanlamış bir sanatçı olarak bende ki yerini almıştır. ''Teknolojinin masa başında ki kullanıcıya sonsuz yaratıcılık olanakları sağladığını,yaşanmamış olanların bile sınırsız düş gücü ile yeniden tasarlanabildiğini vurguluyor'' (GÖKHAN,2017). Rengarenk bir dünyası olan sanatçının gezip gördüğü yerleri tekillikten kurtararak bambaşka bir mekan algısı ortaya koyması dikkatimi çeken unsurlardan biri olmuştur. 



Gezdiği yerleri renkli hayal dünyasıyla birleştirerek olmayan bir mekan yaratmış olan sanatçının, canlı renkleri kendisiyle özdeşleştirdiğini görebilmekteyiz. 








Doğayı bile kendi yaratıcılığıyla harmanlayarak, tekilliğin ve monotonluğun evrilebileceğini bize gösterebilmektedir.










Üretilen yeni dünya ve renklerin içinde rengarenkliğin hayranı olan ben, kaybolmuş durumdaydım. Anlatmak ve göstermek istediği herşeyi net bir biçimde izleyiciye sunmuştur. Bunun en basit örneği ise bu çalışmadır; 

Bana sigara dumanını anımsatan bu çalışma, gözümde akıcılığın ve hareketliliğin renkliliği olarak sunulmuştur. Sigara dumanı renkli olsaydı aynı bu şekilde görülebilirdi ve hipnotize edici bir etkisi olurdu. 
Ya da akışkan bir su berrak olmasaydı bu şekilde görülebilirdi. Soyut eserlerin güzelliği buradan gelmekte ve algı değişkenliği gösterebilmektedir. Her halükarda hareket eden ve akışkan olan bir durum olduğunu gayet net görebilmekteyiz. 

Çok keyifle gezdiğim bu sergi CKM'nin 4. kattaki Fuaye Alanında görülebilir. Alan çok geniş olduğu için doldurulması pek mümkün olmasa da çalışmaların ilgi çekiciliği bu boşluğu gayet güzel tamamlamıştır.

Kaynak:https://www.neoldu.com/unlu-fotografcilardan-ozlu-sozler-komik-fotografci-sozleri-15736h.htm
http://sanat-magazin.com/sanatinicinden/haberler/ugur-gokhan-anlar-ve-degisim-fotograf-sergisi/

18 Ekim 2017 Çarşamba

SERVER DEMİRTAS HAYRANLIGI

Devrim Erbil atölyesinde eğitim alan sanatçının, bugün Bozlu Art Project Nişantaşı'ndaki Hayal Makinası aslı sergisini görme ve kendisi ile konuşma fırsatı buldum. Sergi 21 Eylül - 22 Ekim tarihleri arasında görülebilmektedir.

Sanatçı yapıtlarında mekanik kurgunun ötesinde adlandırdığı, kendi deyimiyle ''Hareketli  Objeler'' dediği heykelleriyle, mekan, hareket, sonsuzluk ve durağanlık kavramları üzerinde düşünmemizi amaçlamaktadır. Çağdaş yaşamın rutinliği içinde monotonlaşan insanların duyguları, sanatçının mekanik heykelleri ağır çekime alınarak, etkileyici bir gerçekliği izleyiciye aktarmaktadır. Heykellerinin oluşum aşamasında kullandığı bisiklet freni, otomobil cam sileceği vb. malzemeler mühendislik ile bir araya gelerek hareketi oluşturuyor. 

En popüler mekanik heykeli ile başlayalım;

''At'' adlı hiperreaslist heykeli üzerinde iki buçuk yıl çalışmış olan sanatçı, '' Sanat emek, yoğunlaşma ve sabır demektir.'' diyerek bunun en güzel örneğini bu  heykelinde göstermiştir.İç dünyasının ve kendisinin durağanlıktan ve monotonluktan bıkkınlığını heykelleriyle anlatan Demirtaş, At heykelini yaparken nelerden etkilendiğinden de bahsetti;
  - Atlarla ilgili bir video izliyordum ve oradaki atlardan birinin yüzündeki ifadesinden fazlasıyla etkilendim. Bunu gerçeğe dökmem ise büyük sabır, araştırma ve çalışmayla gerçekleşti. Anatomisini beğenmeyip sürekli düzeltmeler yaptım. Hiç bir zaman eserin tam bittiğini düşünmeyiz, 10 yıl sonra görsem bile gene müdahalede bulunurum (Demirtaş, 2017).

Parlayan ışık altında melek gibi duran at anatomisi, heykele 1 dakika boyunca bakmama ve büyülenmeme sebep olmuştur. Çünkü yüze verilen duygu o kadar doğrudur ki bir anda bağ kurmaya başladığımı farkettim. Işık altında etrafı karartacak cinsten bir etkisi vardı heykelin. Duru, öz, içten ve dostça,yani atın gerçek özü aslında ve Demirtaş'ın bunu çok iyi gözlemlediğini hissetmekteyim.



Beni etkileyen bir diğer heykeli ise, ''Sırt'' adlı mekanik heykeli;

İnsan anatomisinin ağır çekimini bize izlettiren sanatçı sanki bize, minik ayrıntıların aslında ne kadar yoğun duygular içerdiğini göstermeyi amaçlamaktaydı. Bir an can çekişen bir beden belirdi karşımda, daha sonra ise insanın ne kadar mükemmel ve saf olabileceği... 


Sanatçının kendini anlatırken ki heyecanı, merakı, paylaşma isteği, egosuzluğun verdiği içtenlik beni etkileyen diğer faktörlerdir. Sanatçıyı dinlemem ve tanımam heykellerine onun gözüyle bakabilme olanağı sunmuştur, ''Sanatla bir olmak içsel bir deneyimdir'' diyerek kendimizi farketmemizi, herşeyi yapabilecek bir beyine sahip olduğumuzu ve her insanın bir sanatçı olduğunu vurgulamıştır, aynı zamanda tecrübe ve fikirlerini de bizimle paylaşmıştır.

Bozlu Art Project Nişantaşı şubesini Ali Alışır ve Evren Erol sergisini ziyaretimde gözlemlemiştim. Mekanın kullanımı ve sadeliğinden hoşlanmamla birlikte, ilk defa Beyaz Küp kavramı üzerinde olan sanat galerileri arasında, ön yargımı kıran bir sanat galerisi olduğunu itiraf etmekteyim. Bunu, izleyiciye sunulan eserlerin kalitesi ve özgünlüğü ile bağdaştırmaktayım. Mekanın geri planda kalarak eserler ile bütünleşerek beni rahatsız etmemesi, yeni özümsediğim bir duygudur.




17 Ekim 2017 Salı

''SİMSİYAH'' gürültü...

Siyah Gürültü Karma Sergisi, 9 Eylül – 18 Kasım tarihleri arasında ziyaret edilebilir. Serginin küratörlüğünü Ekmel Ertan ve Işın Önal yapmıştır.

Katılan sanatçılar; Burak Arıkan, Servet Cihangiroğlu, Didem Erk, Richard Jochum, Cengiz Tekin, Anna Vasof, Mirko Lazovic.

Sergi, ses ile sessizlik arasındaki karmaşık ilişkiyle bağlantılıdır, sanatsal ifade aracı olarak ses, birbirinden farklı alanlarda dönüşüme, işleve, işlevsizliğe, şiirselliğe, anlamsızlığa odaklanmıştır. Ses ve sessizliğin doğurduğu geniş çağrışım harekete geçerek toplumsal referansları olan işler ile izleyici arasında iletişim kurmayı amaçlamaktadır. Ses ile sessizliğin sergi de iç içe olduğunu görebilmekteyiz. ‘‘Ses sessizliğin, sessizlik ise sesin üst kümesidir.’’ (akbanksanat.com, 15.10.17)
Sergi teması ve dizaynı çok daha sade, yalın bir görünüme sahip olduğu gözlemlenmiştir. Sergi içinde karanlık bölmede dönen videonun verdiği sesin doygunluğu mekan içine hareketlilik katmıştır. Sergi adından da anlaşılabileceği gibi mekanın konsepti siyaha yoğunlaşmış ve insanların görüntüden çok ses odaklı hareket edebilmeleri de amaçlanmıştır. Değişik işler ve değişik temalarla ilgilenen Akbank Sanat’ın düzenlediği Siyah Gürültü, sade ve yalın bir anlatımlı sergi dilini kullanmıştır. Hiçbir eser birbirini örtmeden gayet öz bir biçim oluşturmuştur. Video çalışmalarından Servet Cihangiroğlu’nun ''Annemin Kış Manzarası'', 2016 işinde ilgi çekici nokta ise; ‘‘Videonun neredeyse hareketsiz gibi görünmesidir. Annesin bütün kış boyunca gördüğü manzarayı sesin ve sessizliğin ifadesi olarak ele alıp kaydetmiş ve izleyiciye sunmuştur.7 dakikalık videoda kullanılan kamera amatör bir kamera olmakla birlikte, gün ışığı kayboldukça kamera odak kaybetmektedir ve gidip gelmeye başlamaktadır. Bu da işe arıza efekti katmaktadır.’’ (unlimitedrag.com, 15.10.17)


Serginin olumsuz yönü ise, yaz döneminden sonra yapılan ilk sergiye göre Kaf Dağı’nın Ardında temalı Arter sergisi kadar ilgi odağı olmamasıdır. Diğer Akbank sergilerine göre yaz dönemi sonrası ilk sergiye göre fazla pasif kalmıştır. Markasını getirmiş olduğu ilgi gözlemlenmiştir. Belki de önemli olan günümüz sanatında bu noktadır. 

15 Ekim 2017 Pazar

CANAN ''KAF DAGININ ARDINDA''

"Bir varmış bir yokmuş, zümrütten yapılma, dünyayı çevreleyen, cinlerin ve perilerin yaşadığı bir KAF DAGI varmış. Kökleri, dünyanın üzerinde durduğu kaya'ya ulaşırmış.''

Canan'ın sergisine tema olan Kaf Dağı, Fars mitoloji temalı ve aynı zamanda Arap masal edabiyatında önemli yeri olan,eski İran'da Elbruz Dağı'nda gelişen, yeryüzündeki dağların anası olduğuna ve tüm dağların dalları ile damarları olduğuna inanılan kutsal bir motiftir. 

Küratörlüğünü Nazlı Gürlek'in yaptığı sergi, Arter'de 24 Aralık'a kadar devam ediyor.  Feminist sanatçı Canan'ın sergi için özel ürettiği eserleriyle gayet toplumumuz için dikkat çekici ve akıcı bir sergi hazırladığını görebilmekteyiz. Cin ve perilerin ezoterik halleri serginin bu kadar göz önünde olmasını ve insanlara konu ve temanın daha rahat ulaşmasına vesile olmuştur. Arter'in üç katına yayılan sergi evrenin yayıldığı üç kat yani; Cennet katı (kat 0), Araf (Kat 1) ve Cehennem (Kat 2) kavramı üzerinde yoğunlaşmıştır. Sanatçı için bu sergi, varlıkların yaşadığı, düzeni ve inanışları zorlayan bu canavarların bir bütün içinde oluşunu ele alıp buna ithafen; düzenin karşısında duran cinsel, zihinsel ve fiziksel farklarla birlikte içinde hapsolduğumuz bu sistemde özgürleşme umudunun varlığını da içinde bulundurmaktadır. Kendi bedenini de eserlerinde kullanan sanatçı, gayet cesaretli ve alışılagelmişin dışında bir tepki ortaya sermiştir. 

Sergi için özel ürettiği Ay Işığında Yıkanan Kadınlar (2017), doğa ve dişi gücü ritüelle birleştiren bir videodur. Marta Koyu'nda çekilen video 1980'lerde yaşamış, özgür ruhlu, denize çıplak giren ve bu yüzden baskı altına alınan, dedikodu konusu olan ve baskılara dayanamayıp hayatına son vermiş bir kadından ismini alan bir koydur. Videoyu içselleştirmemin sebebi ise; huzurlu ve de rahat hissetmemi sağlıyor olmasıdır. Çırılçıplak olan kadınların üzerindeki rahatlık ve duruluk doğanın bir parçası olduğumuzu tekrar hatırlatan bir niteliğe sahiptir.



''Çeşme (2000)'' isimli video ise, sanatçının hamilelik sırasında ürettiği ''Kibele'' teması ile birlikte, bereket ile bütünleşmesini konu almıştır. Video da kendi bedenini kullanması etkileyeci sebeplerden bir tanesidir. Kadının kutsallığını rahat ve gayet içten gözlemlememize olanak sağlamıştır.



Feminist temaları da barındıran sergi, cinler, periler, ejderhalar, insanlar, tanrılar, tanrıçalar, imgeler, semboller,ışık-gölge, iyi-kötü, içsel-dışsal, gerçeklik-hayal, aydınlık-karanlık gibi ikiliklere dayanmasıyla beraber, bir çok kültürü de barındırdığını görebilmekteyiz. Sergi Yunan mitolojisi, Kuzey mitolojisi ve Fars mitolojisinin de yer aldığını ve sınırların aslında hayallerimiz ve beynimizin bütünü olduğunu, Cennet'in dünyevi, Araf'ı bir geçiş, Cehennem'i  ise korkularımız ile özdeşleştirebileceğimizi vurgulamaktadır.    

Kaynak: https://www.msxlabs.org/forum/mitoloji/329277-kafdagi-efsanesi.html 15.10.17
              http://www.arter.org.tr/W3/?iExhibitionId=69 15.10.17


SUSIE MACMURRAY

GARİP MEYVE...  AKBANK SANAT  Akbank Sanat 25. yıldönümü kapsamında İngiliz sanatçı Susie MacMurray 'i ağırladı. Küratörlüğünü Ha...